Abdullah Güler: Seçmenin tekrar AK Parti’ye döndüğünü görüyoruz
ANKARA – Türkiye Büyük Millet Meclisi hem iktidar hem de muhalefet partilerinin dikkat çeken yeni tutum, davranış ve açıklamalarıyla başladı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın İsrail’in gözünün Türkiye’de olduğunu söyleyip iç cepheyi güçlendirme çağrısının ardından MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli sık sık sert sözlerle eleştirdiği DEM Partisi yöneticileri ile selamlaşıp ellerini sıktı. CHP’nin yeni genel başkanı Özgür Özel de partisinin önceki tutumlarından farklı olarak ‘makama saygı’ diyerek Cumhurbaşkanını ayakta karşıladı. Gündüz sert sözlerle atışan CHP ve MHP liderlerinin resepsiyondaki sıcak sohbeti de ayrıca dikkat çekiciydi.
AK Parti ve CHP genel başkanlarının karşılıklı ziyareti ile başlayan ‘Normalleşme süreci’nin bugün bittiği konuşulurken ortaya çıkan bu tablo “siyasette yeni bir dönem mi başlıyor?” sorusuna neden oldu.
Meclis’te grubu bulunan siyasi partilerin yöneticileriyle bu yeni tabloyu konuştuk. Siyasi partilerin grup başkanı ve grup başkanvekilleri bölgede tırmanan gerilim başta olmak üzere dünya gündemi ile ekonomik gelişmeler, yeni anayasa ve erken seçim gibi tartışmaları içeren iç gündemle ilgili sorularımızı da yanıtladı.
Yeni yasama yılının başlangıcında Gazete Duvar’ın ilk konuğu AK Parti Grup Başkanı Abdullah Güler oldu. Güler AK Parti’deki değişim sürecini, yazın gerçekleşen Türkiye buluşmalarını anlattı, seçmenin tekrar AK Parti’ye döndüğünü gördüklerini söyledi. Meclis açılışındaki tablo için normalleşmeyi vatandaşın istediği değerlendirmesini yapan Güler önümüzdeki süreçte gelecek yasalarla ilgili de bilgi verdi. AK Parti Grup Başkanı Abdullah Güler’in sorularımıza yanıtları özetle şöyle oldu:
AK PARTİ 81 İL 922 İLÇEDE SAHAYA ÇIKTI, KONGRE SÜRECİNDEKİ DEĞİŞİM BEKLENTİSİ ÖLÇÜLDÜ
Yazın ‘Türkiye buluşmaları’ kapsamında sahadaydınız. Nasıl bir çalışma yaptınız, izlenimleriniz ne oldu?
Olağan kongre takvimimiz 3 Eylül’de başladı. Bu kongre sürecinin vatandaş nezdinde anlatılması ve onların dinlenmesi için bu çalışmayı yaptık. 81 il 922 ilçede bütün milletvekillerimiz iştirak etti. Her ilde bir genel başkan yardımcısı ya da bakanın katılımıyla toplantılar yapıldı. Ben de Kars’a gittim. Eylül ayı başında başladık. Yarın da (bugün) İstanbul’da final toplantısı ile tamamlanmış olacak.
Bunlar rapora dönüşecek mi?
Evet, hepsi rapora dönüşüyor. Katılan grup başkanı, grup başkanvekili, bakanlar, genel başkan yardımcıları, milletvekilleri izlenimlerini, şikayetleri, beklentileri genel merkezin belirlediği bir format üzerinden rapor haline getirecek.
Yapılan çalışma yeni yol haritanıza nasıl katkı sağlayacak?
Öncelikle vatandaşın gündemine hakim oluyorsunuz. İkincisi kongre sürecindeki beklentiyi ölçüyorsunuz. Mesela kongre sürecini işaret ederek ‘şu insanlar partide görev alsın’ diyenler oldu. İsimler önerdiler. Benim gittiğim yerde yoktu ama şunlar gitsin diye öneriler de gelmiş olabilir. Ama özellikle yeni arkadaşların da bu sürece dahil olması noktasında beklenti vardı.
-Nasıl bir değişim istediklerini anlattı mı vatandaşlar?
Evet. Sadece değişimle ne istediklerini değil beraber ne yapmaları gerektiğini de anlattılar. Örneğin “eskiden daha rahat ulaşabiliyor ve sorunlara çözüm buluyorduk. Şimdi bunda biraz zorlanıyoruz. Daha rahat ulaşılabilir, Sorunlarımız katkı sağlayacak arkadaşlar olsun” diyenler oldu.
-Raporlar Cumhurbaşkanına mı sunulacak?
Genel merkezde teşkilat başkanlığına veriliyor, onlar havuzda toplayacak. Çalışmada en fazla gündeme gelen ortak başlıklar belirlenecek, öneriler sıralanacak. Vatandaşın gündemine hakim olduktan sonra daha seri ve hızlı çalışma yapılabilir.
-Seçimden sonra ortaya çıkan değişim beklentisi karşılık bulmadı. Bir gecikme yok mu bu süreçte?
Bana göre yok. Daha iyiyi yakalama, görme adına zamana ihtiyaç var. Çok hızlı, çabuk değişimlerde de istediğiniz şeye ulaşamazsınız.
ZAMANIN RUHUNU YAKALAMAK, TARİHİN AKIŞIYLA BÜTÜNLEŞTİRMEK…
-Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Biz, milletin mesajını en doğru biçimde okuduk, o mesajı gereğini yerine getirmek için değişim diyoruz. Sözünü ettiğimiz değişim bir yeniden doğuş hamlesidir” dedi. Buluşmalardaki izlenimlerinize baktığınızda nasıl bir AK Parti göreceğiz?
Günümüzün beklentileri farklılaştı. Türkiye 20-30 yıl önceki ekonomik refah düzeyinden daha ileride. Alt-üst yapısı, gelişim serüveni çok üst seviyeye çıkmış durumda. Dünyadaki birçok gelişmiş ülkeyle yarışıyoruz. Zamanın ruhunu yakalamak diye bir kavram vardır. Bunu tarihin akışıyla bütünleştirmek gerek. Vatandaşımız güncel ihtiyaçların yanında, ülkenin bölgesinde daha güçlü, gönül coğrafyasına hakim olmuş, yardım eden, koruyan, sözü dinlenen bir ülke olarak var olmasını istiyor. Tabii güncel beklentiler de var. Maaşların artması, hayat pahalılığının durması, enflasyonla mücadele önemli.
FABRİKA AYARLARI ZAMANIN RUHU İLE BÜTÜNLEŞİYOR
-AK Parti içinde sık sık ‘fabrika ayarlarına dönüş’ çağrısı duyuyoruz. Siz, “Zamanın ruhuna uygun değişim” dediniz.
Dediğiniz kavram aslında “Zamanın ruhu” kavramı ile bütünleşiyor. Fabrika ayarlarına dönmek 20-30-40 yıl önceki eylemleri yapmak değil. AK Parti kuruluş döneminde zamanın ruhunu yakalamıştı. Vatandaşla gönül birlikteliği sağlamıştı. Onu çok iyi anlıyordu. Güncel meselelere yaklaşımını, çözüm önerilerini çok iyi dinliyordu. Ona göre de eylem planları yaparak bugüne geldi. Bizim yeniden bugünün şartlarına dair, zamanın ruhuna uygun gelişim göstermek için vatandaşı daha çok dinleyip, anlayıp, gündemindeki meselelere duyarlı olduğumuzu göstermemiz gerekiyor. Bunu daha fazla yapacağız. Vatandaş da zaten bunu bekliyor. Sadece isimlerin değişmesinin çok yararlı olacağını düşünmüyorlar, bunu söylüyorlar da. Önemli olan yaklaşım tarzının ve geçmişteki o samimi ilişki biçiminin yeniden devreye alınması. Birçok yerde var ama olmayan yerlerde bunun yeniden sağlanmasını bekliyor ve istiyorlar. Açıkçası AK Parti dışında diğer muhalefet açısından da bir beklentileri yok.
VATANDAŞ İKTİDAR MUHALEFET FARK ETMEKSİZİN NORMALLEŞME İSTİYOR
Şimdi Meclis’e dönmek istiyorum. Siyasette kutuplaşma diline alıştık ama bu kez biraz farklı bir başlangıç yapıldı. Cumhurbaşkanı’nın iç cepheyi tahkim etmek gerektiği sözleri çok konuşuluyor. İktidar cephesinden gelen bir normalleşme süreci mi konuşacağız. Cumhurbaşkanının çağrısı ne anlama geliyor?
Ben bunun şu an vatandaşın da beklentisi olduğunu söylüyorum. Zamanı ruhu dedik ya, Rusya-Ukrayna savaşı, güneyimizdeki Lübnan’a sıçrayarak büyüyen savaş, uzun yıllardır terörle mücadele etmiş olan bir ülke olarak vatandaşın da beklentisi aslında bu.
Özgür Bey de “normalleşmeyi vatandaş istiyor” dedi. O zaman bu sözlere katılıyorsunuz
Vatandaş, muhalefet, iktidar fark etmeksizin bunu istiyor. “Egemenlik haklarımız, ulusal güvenliğimiz açısından bize yönelecek bütün tehditlere karşı iktidar, muhalefet bir olsun. Birbirlerine bu konuda omuz versinler, güç versinler, destek versinler” istiyor, bunu bekliyor vatandaş. Farklı siyasi düşünceleriniz, yaklaşımlarınız olabilir. Zaten ayrı siyasi partilersiniz. Vatandaş sizin vaatlerinizi, beklentilerinizi dinleyecek ona göre takdir edecektir. Ama mesele ülkenin ortak çıkarı olduğunda bizim iktidar, muhalefet fark etmeksizin tek bir duruşu sergilememiz lazım. Bir metrekare dahi bu topraklarda gözü olan birileri bunu çok iyi görmeli.
Libya’ya, Mısır’a, Suriye’ye, Irak’a bakın. Çok derin fay hatlarının oralarda büyük kavgalara sebebiyet verdiğini görüyoruz. İçeride siz farklı siyasi düşüncelerde olsanız bile, o birliği, beraberliği tahkim etmeniz lazım. Aksi takdirde dışarıdaki müdahalelere karşı açık bir hedef oluyorsunuz.
HİZMETTE YARIŞMALIYIZ
Sadece dış gündeme yönelik mi bu çağrı. Yeni bir siyaset dönemi konuşabilir miyiz?
Konuşalım, dedim ya ‘zamanın ruhu’ sizin yapacağınız işin niteliğiyle beraber bir yarıştan ibaret. Aslında biz siyaset yaparken bunlardan bazen uzak kalıyoruz. Vatandaşımızın beklentilerine, ihtiyaçlarına yönelik en iyi kim hizmet edebilir, bizim bu konuda yarışmamız lazım. Ama bazen bunu bir kenara bırakıyoruz, ‘sen-ben’ davasına giriyoruz. Hiç gereksiz bir şekilde toplumu da gerecek, rahatsız edecek boyutta farklı alanlarda bir yıpratma girişimine giriyoruz ki, ben bunun doğru olduğunu düşünmüyorum.
BİZİM ÖRNEK OLMAMIZ LAZIM
Ama bu tablonun sorumlusu olarak daha çok AK Parti görülüyor. Cumhurbaşkanı bu nedenle sürekli eleştirilir. Nasıl bir sorumluluk üstleneceksiniz?
Sorumluluğumuz bizim dilimizde, davranışımızda. Bizim örnek olmamız lazım. Ben örnek olduğumuzu da düşünüyorum. Bugüne kadar ertelenmiş birçok hizmeti nitelikli olarak her alanda yaptığımızı düşünüyorum. Türkiye’nin ekonomisini büyütmek, altyapısını güçlendirmek, dünyada rekabetçi bir ülke olmak, güçlü bir ekonomiyle beraber, silahlı kuvvetleriyle beraber, siyasi gücüyle beraber dünyada sözü dinlenebilir bir ülke olarak çok mesafe aldığımızı düşünüyorum. Vatandaşımızın beklentisini karşılayacak olan hizmette yarış. Ama hizmet yarışında muhalefetin bir dilini göremedik.
MAKAMA SAYGI ÇOK DEĞERLİ VE KIYMETLİ
Meclisin açılış gününe dönüyorum. Muhalefet de yeni yaklaşımlar var. CHP ‘makama saygı’ dedi, Cumhurbaşkanını ayakta karşıladı. Bunu nasıl değerlendirdiniz?
Bu olması gereken bir manzara. Gecikti, daha önce olmalıydı. Sayın Cumhurbaşkanı yüzde 52.5 oyla seçilmiş, ‘hakimiyet kayıtsız şartsız milletindir’ ifadesinin yer aldığı Meclis’e gelmiş. Ülkemizin birliğinin ve beraberliğinin makam olarak yansıdığı yer de Cumhurbaşkanlığı. Orada 10-20 yıl sonra başka birileri oturacak. Dolayısıyla o makama saygı çok değerli ve kıymetli. Hele bu günlerde cumhurbaşkanının arkasında duruluyor olması bütün dünyaya da çok iyi bir mesajdır. Bölgede hesapları olan, farklı niyetleri bulunanlar bu tabloyu, bu fotoğrafı gördüğünde meselelere çok daha farklı bakacaktır, farklı davranacaktır. İç barışıyla ilgili sorunları olan ülkelerden bahsettik. Suriye, Irak, Libya birçok olumsuzluk yaşadı. Bugün yaşadıkları ısdırap ve bölünmüşlük hali aslında geçmişte yapmadıklarından kaynaklıydı.
MHP lideri Bahçeli’nin DEM Parti yöneticilerinin elini sıkması için ne dersiniz?
Siz de oradaydınız.
Evet yanındaydık. Çok makul görüyorum. Bizim Mecliste tüm siyasi parti gruplarıyla diyalogumuz var. Meclisin gündemi, görüşülecek konuları istişareyle yapıyoruz. Bunun bir fotoğrafa yansıması da çok kıymetli olmuştur, iyi olmuştur.
YENİ ANAYASA İÇİN UMUTLU OLMAK İSTİYORUM
Bu uzatılan ellerin dış cephenin yanında içeriye dönük de hedefleri var sanırım. Kuliste, “yeni anayasa, iç tüzük diyoruz, sıkılı yumrukla anayasa yapılmaz” yorumunu duydum. Yeni anayasa için bu dönem adım atacağınızı biliyoruz. Ancak CHP, “Önce mevcut anayasaya uy”, “Cumhurbaşkanı’nın iktidarına kan taşıyacak bir çalışmaya destek vermeyiz” diyor. İYİ Parti de parlamenter sisteme dönüş istiyor. Bu tabloda bir anayasa masası kurulur mu? Şöyle sorayım, Meclis’te bir anayasa çalışmasından umutlu musunuz?
Umutlu olmak istiyorum. 14-28 Mayıs, 31 Mart seçimleriyle beraber okuma yaparsak bir çalışma yapmamız gerekiyor. Yeni anayasayı ihmal edersek toplumun beklentilerine yönelik doğru bir şey yapmamış oluruz. Ekonomik refahı arttıralım, hayat pahalılığını durduralım. Ama Türkiye’nin aynı zamanda rekabetçi, altyapısı, üst yapısı gelişmiş, nitelikli insan gücüyle beraber dünyada ağırlığının artması lazım. Şu anda bütünlüğü kaybolmuş, yamalı bohçaya dönmüş, çatısı çökmüş bir anayasamız var elde. Bununla ilerleyemezsiniz ki. Kripto varlıklarla ilgili düzenleme yaptık. Yeni bir kavram. Anayasada yok karşılığı. Yapay zeka uygulamaları için araştırma komisyonu kurduk. Günümüzün ekonomik ihtiyaçlarına, toplumun yeni ihtiyaçlarına yönelik her alanda anayasayla beraber bir ivme kazandırmamız lazım. Anayasaya biz toplumsal sözleşme diyoruz. 85 milyonu bir arada tutan yasa kaynağı anayasa. Dolayısıyla günümüzün koşullarına çok uygun bir metnin de ortada olması gerekiyor.
TOPLUM CUMHURBAŞKANLIĞI SİSTEMİNE 3 SEÇİMDE ONAY VERDİ
Anayasada muhalefetin asıl eleştirdiği düzenleme sizin 6-7 yıl önce yaptığınız Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi değişikliği. Bu sistemde revizyona var mısınız?
Toplumun beklentilerine yönelik bir anayasa dedik. Toplum, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne 2017 referandumu, 2018 ve 2023 seçimleriyle onay vermiştir. Anayasaya toplumsal sözleşme dedik, bu sisteme toplumsal onay var.
SİSTEMDE DAHA İYİYE ULAŞMA ADINA REVİZYON OLABİLİR
Meclis’te AK Parti kulisinde en çok şunu duyuyorum: Bakanlar Meclis’ten seçilse, yasama sürecinin parçası olsalar. Örneğin böyle bir revizyon söz konusu olabilir mi? Anladığım kadarıyla hiçbir şekilde yarı başkanlık ya da parlamenter sistem konuşmuyorsunuz..
Hayır. Bu sistem revize edilebilir. Yasaların icra edileceği yer yürütme organı. Bakanların Mecliste ilgili yasa çıkarken görüşlerini beklentilerini, farklı ekleme ya da çıkarmalarını yapacakları alanlar yaratılabilir. Bu konuşulabilir. Ancak kanun teklifi verme yetkisi milletvekiline ait. Milletvekilleri de ilgili bürokrasiyle de çalışarak, saha analizleri yaparak vatandaşımızın beklentilerine yönelik teklif sunuyor. Milletvekilini razı etmeden, onayını almadan bir yasa teklifi veremezsiniz. Ben Meclisin, milletvekillerinin yasa teklifi verme hakkından dolayı çok daha güçlendiğini görüyorum. Ama belki bir yönüyle eleştirilebilir. Bu da geliştirilir teknik olarak. Yasama yürütmeyi daha fazla denetlesin, uygulamalarla ilgili daha sık bilgi sahibi olunsun… Bu tartışılır, çeşitli öneriler sunulabilir. Ama Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin ülkemize çok faydalı olduğunu, yönetimsel anlamda ciddi katkı sağladığını düşünüyorum. Ama mükemmel bir yönetim var diyemeyiz. Bunun eksikleri varsa, revizyona tabi edilecek alanlar varsa daha iyiye ulaşma adına konuşulabilir.
MUHALEFET VATANDAŞTAN SARI KART YER
Muhalefetin yeni anayasa için çok fazla ön şartı var. Görünen o ki masaya oturmayacaklar. O zaman ne olur?
Yapmazlarsa vatandaşımızdan sarı kart yerler. Ben çok net söylüyorum. 14-28 Mayıs seçimleriyle beraber kavram olarak ‘Zamanın ruhu ve tarihin akışı’ diyoruz. Vatandaşımıza “Bu kadar kötü bir anayasaya sen mahkûmsun, devam et. Biz de bir şey yapmayacağız” diyemezsiniz. Mutlaka bir şey yapmanız lazım. Türkiye’nin çok iddialı olması gerektiğini, dünyada rekabetçi, ekonomi büyüklüğüyle beraber sözü dinlenen, askeri-siyasi gücüyle beraber bir ülke olmasını istiyorsanız, onu daha ileriye taşıyacak bir anayasaya, sivil, demokratik, çoğulcu bir anayasaya sahip olmamız lazım.
MUHALEFET MASAYA OTURMAZSA VATANDAŞLA MESAFE ALMAYA ÇALIŞIRIZ
Muhalefet masaya oturmadığında sadece Cumhur İttifakı olarak bir anayasa çalışması yürütür müsünüz?
Biz çalışmalarımızı vatandaşımız için yapıyoruz. Çağrı yaparız. Konuşuruz, ziyaretlerde bulunuruz, yöntem belirlemeye çalışırız. Geçmiş yöntemler sonuç alamamış çünkü. Bunu konuşur, yapmaya çalışırız. Yapamazsak da aziz milletimizle bunu paylaşırız. Yeni anayasa konusunda her türlü gayreti, çabayı gösterdik ama maalesef muhalefet bu konularda gerekli duyarlılığı, samimiyeti göstermedi deriz. Toplumumuzun farklı dinamikleriyle, sivil toplum örgütleriyle, üniversitelerle, işveren, çalışan kesimle konuşur, herkesten tekliflerini alırız. Ne öneriyorlarsa, beklentileri neyse bu konuda vatandaşlarımızla bir mesafe almaya çalışırız. Ancak samimiyetle ifade ediyoruz, bu anayasa ile ülkemizin yol alması mümkün değil. Bunu bilmemiz, görmemiz lazım. Yani artık arabanın motoru tekliyor.
ERKEN SEÇİM İHTİMALİ YOK
Muhalefet ekonomik sorunlara da işaret ederek “erken seçim” istiyor. Cumhurbaşkanı’nın bir kez daha aday olabilmesi için 2.5 yılın sonunda yapalım çağrısı var. Erken seçim ihtimali görüyor musunuz?
Ben hiç görmüyorum. Sayın Cumhurbaşkanımız da görmüyor. Biz işimize odaklıyız. Orta vadeli planımıza uygun, güncel öncelikli meselemiz var. Bu da ekonomi. Hayat pahalılığı, enflasyon, bütçe dengesi, döviz dengesi ve cari açık dengesi. Bizim odaklandığımız nokta belli. Vatandaşımızın güncel beklentisine uygun bir çalışma yürütüyoruz. Seçimlerin de tarihi belli, 2028. Sayın Cumhurbaşkanımız bunu ifade etti. Ama birilerinin acelesi var. Aceleleri var çünkü aldıkları kredi bitmek üzere. Vatandaş bir sürü vaatte bulundun, 6 ay geçti, ne oldu diyor? 25 yıldır İzmir Körfezi’ni bir foseptik çukuruna çevirmişsin. Temizleyeceğim, 1 yıl sonra denize girilecek demişsin. Buyurun, görelim.
Muhalefet gelen anketlerde birinci parti konumunun sürdüğünü ifade ediyor.
14-28 Mayıs seçimleri öncesinde de bunu söylüyorlardı. Yüzde altmışla falan geliyorlardı…
SEÇMENİN TEKRAR AK PARTİ’YE DÖNDÜĞÜNÜ GÖRÜYORUZ
Sizdeki anketler ne gösteriyor?
Birkaç ankette şu anda birinci parti olduğumuzu görüyorum. Son Ağustos-Eylül anketlerinde artık AK Parti’nin yeniden o güveni kazandığı, kendisinden uzaklaşmış olan seçmenin tekrar AK Parti’ye döndüğünü görüyoruz. Bunu biz sahada da görüyoruz. Vatandaş bir şekilde bir ceza verdi, bizi uyardı, muhalefete yüklendi. Peki muhalefetten bir şey gördü mü, buldu mu? Nergis Hanım şu an muhalefetin gündeminde ne var?
Bir adaylık tartışması yaşanıyor, bunu kast ediyorsunuz sanırım?
Vatandaş sizden bunu beklemiyor ki. Vatandaş kendi güncel meselelerine yönelik somut, samimi duruş, izahat ve yaklaşım bekliyor. Biz bunu yapıyoruz. Gece, gündüz yapıyoruz. Bu hafta Meclisi açtık. Toplumumuzun çok yakın ilgi gösterdiğini bildiğimiz yapay zeka uygulamalarıyla ilgili bir araştırma komisyonu kuruyoruz. Öğretmenlik yasa teklifimize devam ediyoruz. Önümüzdeki haftalarda gelecek başka kanun teklifleriyle ilgili çalışıyoruz. Eksiğimiz olabilir ama vatandaş kendi güncel meselesine, ihtiyaçlarına samimi bir çözüm noktasında duruş bekliyor. Bunlara uygun davranmazsanız vatandaş size mahkum olmaz.
CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN YENİDEN NASIL ADAY OLACAK?
Yaptığınız bir açıklamada “Erdoğan’ın yerine kim gelecek diye bir şey olmaz, bir daha Ahmet Davutoğlu örneği yaşanmaz. 2030’a doğru tüm dünyada yapılan hesaplar var. Bu nedenle de Erdoğan’ın liderliği çok önemli” dediniz. Bir yandan da erken seçim olmayacağını söylüyorsunuz. Peki iki dönemi tamamlayan Cumhurbaşkanı nasıl tekrar aday olabilir?
Dört yılımız var. Şu anda güneyimizde, kuzeyimizde, uzak doğuda, Pasifik’te, İran’da, Balkanlar’da çok büyük gerilimler var. Bizim odaklamamız gereken nokta buralar. 4 yıl sonra oturup konuşulacaktır. Ben hep Mevlana Hazretleri’nin sözüyle bağlarım: Dostum diyor, dün geçti, dünü değiştirebilme, farklı bir şey yapma imkanı var mı? Yok. Peki yarın? Henüz gelmedi, her an her şey olabilir, farklılık olabilir. Bizim bugün ne yaptığımıza bakmamız lazım. Şu anda muhalefetin gündemi nedir diye sorduğumuzda adaylık gerilimi ve çatışmalar var diyoruz. Kim aday olacak? Vatandaşın beklentisi bu değil.
AHMAK DAVASI: KENDİ GÜNDEMLERİNİ BİZE DAYATMASINLAR
Bu tartışmayı alevlendiren somut bir sorun var. Siz de hukukçusunuz. Muhalefetin Cumhurbaşkanı adayları arasında öne çıkan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu hakkındaki “Ahmak Davası” istinafta. Onanırsa siyaset yasağı gelecek. İktidar muhalefetin adayının önünü kesmek istemekle suçlanıyor. İmamoğlu, son açıklamasında bu milli iradeye darbedir dedi. Adaylık konusunu biraz da bu dava nedeniyle konuşuyor muhalefet. Bu davayı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Yargı bağımsız ve tarafsız. Bazı insanlar kendilerini farklı görüyor. Ulu orta ben herkese her şeyi söylerim… Benim dokunulmazlığım var, millet buna katlanacak… Hatta hakaret, sövme, her şeyi yapabilirim gibi. Yerel mahkeme takdir etti, bir ceza verdi. Şimdi istinaf süreci devam ediyor. Bunu böyle milli iradeye darbe, bu kararı verecek olanlar düşünsün, buradan uyarıyorum gibi yargıya yönelik tehditvari sözler, davranışlar çok doğru değil. Bağımsız, tarafsız yargı kendi önündeki dava dosyasını bütün etki analizleriyle değerlendiriyor, bilirkişiye gönderiyor. Geçmiş dönem içtihatları var.
Kurul halinde çalışan bir heyete siz ahmak demişsiniz. Bunu mahkeme değerlendirecek. İstinaf değerlendirdi, farklı şeyler çıktı, bunun Yargıtay süreci var. Türkiye’deki yargı sistemi bu konularda, içtihatlarıyla beraber belli bir geleneği oluşturmuş. Bunu, ‘birilerinin önü açılıyor, birilerinin kapatılıyor’ diye kendi gündemlerini, dar bir çerçeve içerisinde bize de dayatmasınlar. 3,5-4 yıllık bir süre var. O zamana kadar birçok şey gelişecektir. Ama şimdiden birileri herhalde kendilerini çok daha fazla ön plana çıkartmaya çalışıyor.
Ama siyasi yasak gelirse aday olamayacak?
Ne olacağını bilmiyoruz. İstinaf bir karar verecek. Sonra Yargıtay süreci var… Herkes kendi yargısal süreci içerisinde, adil yargılamayı etkilemeden, el-parmak sallamadan süreci beklesin. Kendi hukuki hakları neyse onu kullansın, itiraz etsin.
SOSYAL GÜVENLİKTE ADİL BİR SİSTEMİ İNŞA ETMEMİZ LAZIM
Bu dönem vatandaşın gözü kulağı Mecliste olacak. Sosyal güvenlik sisteminde kapsamlı bir değişimden bahsediliyor. Nasıl bir reform göreceğiz?
Bizim daha adil, daha dengeli ve maaş farklarında belli bir prim miktarı ve yaşın önemsendiği adil bir sistemi inşa etmemiz lazım. Geçmişten bugüne maalesef, işte EYT yasası dedik, ara dönemlerde bazı kanun düzenlemeler hayata geçti ama sistem hep biri diğerinin aleyhine olacak şekilde bozuldu. Dünya örnekleri ortada. Birinci kural sürdürülebilirlik. Bizim emeklilik sistemimizi sürdürülebilir kılmamız lazım. Emekli maaşının ödenmesi ve sağlık harcamalarının karşılanması için merkezi bütçeden ayırdığımız pay her yıl artıyor. Bu artış yeni emeklilerle beraber daha da artacak. Bütçe hepimizin bütçesi. 85 milyonun geleceği, yatırımların sürdürülebilir olması diğer ekonomik ihtiyaçların karşılanması için bu bütçeye ihtiyacımız var. Ama bütçedeki bu destekler arttıkça herhalde sadece maaş ödeyen bütçe haline gelecek. Sosyal güvenlik kurumunu kendi gelirini, kayıt dışılıkla iyi mücadele ederek, yani prim miktarını artırarak, gelirlerini artırarak ve emeklilik sistemindeki bu yükü karşılama oranlarını iyi dengeli şekilde sağlayacak sistemi inşa etmemiz lazım.
KADEMLİ EMEKLİLİK GÜNDEMDE YOK
EYT’nin ardından kademeli emeklilik talebi gündeme geldi, olabilir mi?
Yok olmaz. Emeklilik sistemimize daha fazla emeklilik gelmesini sağlayacak önerilerle geliniyor. Giderlerimizi biz merkezi bütçe desteğiyle karşılıyoruz. Prim gelirleri ile giderleri karşılama oranı her geçen gün düşüyor. O yüzden de merkezi bütçeden pay ayırıyoruz, bunu dengeli hale getirmemiz gerek. Bunu yapmazsak gelecek nesillerimize iyi bir sistem bırakmamış oluruz. Şimdiden alacağımız tedbirlerle, yeni kararlarla beraber gelecek nesillerimize işleyen, adil, dengeli bir sistemi hediye etmiş olacağız.
Bu çalışma ne zaman tamamlanır?
Çalışıyoruz, dinliyoruz. Sadece muhalefet partileri değil akademik dünya, çalışan kesim, işveren herkesin bu konuya katkı vermesi lazım. Bu ortak meselemiz.
Emekliliği ötelersem daha az emekli maaşı alırım endişesi taşıyanlar var. Bu konuda nasıl bir çalışma yapılıyor?
Onu çalışıyoruz. Rapor çıkarsa göreceğiz. Bazılarını etkiliyor, bazılarını etkilemiyor. Henüz elimizde bir veri yok. Veri çıktığında kimseye haksızlık edecek bir şey yaptırmayız. Kimin hangi hakkı varsa bir mağduriyet oluşturmadan, çözüm noktasını bulabiliriz diye düşünüyorum. Ama önce durumun bir fotoğrafını çekelim. Önümüzdeki yıllara yönelik etki analizlerini görmek gerek. Bu çalışılıyor.
Yargı paketi genişleyecek mi? Çıkarılan bazı maddeler olmuştu?
22-23 madde kalmıştı. Ayrı bir teklif olarak vereceğiz.
Kamuoyunda etki ajanlığı olarak bilinen düzenleme gelecek mi?
Etki ajanlığı değil casusluk ile ilgili bir düzenleme var. Ülkede bir başka istihbarat, ülke adına suç işlenmesinin cezalandırılması için düzenleme. Ona bakacağız. Ne zaman nasıl geleceği belli değil.